SÖYLENEMEYEN
Srebrenica'nın ve fotoğraflarının kederi
Fehim Hadžimuhamedović
Söylenemeyen ile ilgili her türlü söylev amaçsız ve anlamsızdır. Ancak, Söylenemeyen varlığının gizli bir parçasını, konuşma da kaderini oluşturduğu için, insan, tarih boyunca dolaylı bir strateji oluşturarak Söylenemeyen için aracılı bir konuşmayı benimsemiştir. Bu konuşma, yankısını dinlemeye çalışmak suretiyle, sürekli olarak Söylenemeyene yanaşır ve Söylenemeyenin keşfine özlem duyar. Srebrenica trajedisi ontolojik olarak Söylenemeyenin mekânıdır. Zira ezici ıstırabın, acının ve ölümün ardında kalan, söylenemeyen ve sessizlikten başkası değildir. Dil yetersiz ve anlamsız gözükür, bu trajedinin önünde bu trajediden arabuluculuk ile korunamayacak olan dilin metaforları geri çekilir, dilin sembolleri gerçeğin çiğliği önünde bir hata gibi görünerek ilerler. Srebrenica’nın ardında kalan sessizlik belirgindir. Srebrenica'nın bir fotoğrafı – yüzü taşlaşmış bir kadının fotoğrafı – seyircisini konuşma yeteneğinden mahrum bırakır. Almin Zrno tarafından çekilmiş olan bu fotoğraf, herhangi başka bir fotoğraf ya da söylemin yapamadığı şekilde sadece Srebrenica hakkında söylenemeyeni yansıtır.
Muhtemelen fotoğrafın “sessiz konuşma” şekli, Srebrenica ıstırabını yansıtabilecek az sayıda ifade yönteminden birini temsil eder. Dilin, ya da rasyonel bir zihnin mantığı uyguladığı doğrusal anlamlar zincirinin aksine, fotoğraf, en temel ifadesiyle, gözlemcisini sarsar; „söylemi“ her zaman, başı ve sonu olmayan ve daima duyguların katılımını gerektiren bir şekilde, doğrusal olmayan, ahenkli bir birliğe maruz kalır. Almin Zrno'nun „Srebrenicalı kadın“ fotoğrafı tam olarak bu tip bir temel etkiye sahiptir. Bir başlığı yoktur ama seyircisini tam olarak „yakalar“ ve duraksamaksızın empati yaratır, o kadar ki ona uzun süre bakmak çok zordur, kabaran duygular ile başa çıkmak gittikçe zorlaşır.
Bu fotoğrafın anlamının ortasında anlaşılması zor, muğlak fakat derin bir sembol durmaktadır. Bu sembol mukaddes bir karaktere sahiptir ve „gözden kaybolmayı“ temsil eder. İki biçimde ifade edilir ve iki görselin oluşması olarak anlaşılabilir. Birinci görsel dünyayı genişlemesiyle resmeder. Benim ve bedenimin dünyada boğularak, beni komşu nesneler, malzemeler, orman ve dağlar ile bağlaması... ta ki ben ve dünya birleşip bir (tek bir cins) olana kadar. Bu görsel, bu mukaddes sembol, gözden kaybolmaya bir keyif katar ve ışığı çağrıştırır... İkinci görsel ise tam tersi açıdan gözden kaybolmadır- dünyayı küçülmesiyle temsil eder, bir nokta etrafındaki bir girdapta benim küçülmem, gözden kaybolmam ve benim ışığımın gözden kaybolması. Bu görsel gözden kaybolmanın sert ve tehlikeli bir sembolüdür ve sonsuz karanlık ve hiçliği çağrıştırır.
Fotoğraftaki kadın yaşayan bir insandır ancak hayat adını verdiğimiz her şey onu terk etmiştir. O sadece geçici ve materyal bir dünyanın hatırlatıcısıdır. Tıpkı derin ve gergin çizgilerin tamamen büzüşmüş yüzüne egemen olduğu gibi, süsleme ve basmaların baskın olduğu kıyafetleri bile maddeten gerçektir. Hayatı çökmüş ve kendisinin içine gömülmüş. Tüm hisler, acılar, fikirler ve onlarla beraber dış dünyanın bütün sesleri ve ışıkları içine gömülmüş - o kadın artık orada değil. İzleyici dehşeti keşfeder ve bu dehşet onun olur: „Başörtülü, taşlaşmış suratlı kadının gözleri yok...“ Onda, onun dünyasında, ışık yok, artık ona ulaşamaz. Bütün dünya, bütün yaşam çökmüştür ve onun içine gömülmüş, bu kadının içinde, onun iç dünyasında solmuştur. Onun dışında, dünya güneşle, ışıkla yıkanmıştır. Güneş, onun buruşmuş suratında, ışığın izlerini bırakır ve düzensiz gölgeler oluşturur. Kadının kafası hafifçe arkaya doğru eğilmiştir, gökyüzünün kutsallığına dönerek ve ona bu defa yardımcı olmayacak olan güneşe maruz kalarak. Bu donuk hareket zamanı ortadan kaldırır. Olası varılacak korkutucu sonuç kadının gözden kaybolmak istediğidir, yok olmak ve gitmek... Kutsal kitapların kelimelerle anlatılamayanları yorumladığı üzere, dünya ışıkla yaratılmıştır. Bu kadının yüzünde ölen dünya ise körleşir ve sonsuz karanlığa dalar. Bütün dünya Srebrenicalı bir kadının empati yörüngesinde toplanmıştır ve içinde ışığını kaybetmiştir.
Şüphesiz, Almin Zrno'nun Srebrenicalı isimsiz bir kadına ait adsız fotoğrafı küresel öneme sahip antolojik bir fotoğraf niteliğindedir. Fotoğraf bir bireyin belirli bir kaderini canlandırmaktadır, içinde de Srebrenica ve Bosna’nınki. Eşzamanlı olarak zamansız bir kederi ve dünyanın mantıklı yorumlarını aşan bir trajediyi sunar. Mantıklı bir cevaba erişemeyen diğer bir soru ise şudur: Yüzü taşlaşmış olan bir kadın ile bir fotoğrafçının gözünü – Armin Zrno'nun dünyayı eleştirel bir şekilde gözlemlediği ve araştırdığı kamerası – hangi kader birleştirmiştir?
Çeviri:Kerem ORAK, Leyla ORAK ÇELİKBOYA